Devador – Özgürce İlk Adım 7

Ölümle yüzleştiklerinde insanların aklına ne gelir? Aileleri? Sevdikleri? Hiç birine sahip olmayan Merav’ın aklına hoca Gekil den başka hiç bir şey gelmiyordu. Öylesine savaşıyordu sesleri duymuyor etrafına dikkat etmiyordu sadece elindeki toza odaklanmıştı. Kızgındı bu insanların çoğu kendisi gibiydi masumdular ona doğru koşan adi kiralık asker topluluğu masumların kanını döküyordu sadece para için sebebini bilmedin savaşıyorlardı. Bu ne büyük düşüncesizlikti? Ne büyük bir haksızlıktı? Bir çıraktı savaşın seyrini değiştirecek derecede etkili bir şey yapamazdı, elinden gelenin en iyisini yapmalıydı. Verebileceği en büyük zararı vermek istiyordu bunun için alan etkili bir büyü yapmalıydı rüzgâra sihirli sözler fısıldadı elindeki tozları ileriye doğru fırlattı rüzgârda isteğine cevap verip hepsini uçurdu ve en öndeki askerlere çarptı. Her bir toz tanesi patladı büyünün etkisiyle ilk sıradaki askerlerin yüzleri parçalandı zevk bağrışları yerlerini küfürlere ve gözyaşlarına bıraktı. İçeriye girilmesinin ardından surlardaki birlikler arkalarından vuruldu kaçacak bir yerleri yoktu. Şerefleri için teslim olmuyor sonuna kadar çarpışıyorlardı. Son asker sırtını taşa vermişti. Arkadaşlarının ölülerine bakarken gözleri doldu. Dün meyhanede sarhoş olmuş akşam eşiyle zevkin doruğuna varmıştı oysa şimdi ölüm meleği onun için gelmişti. Kılıcını şuursuzca kendisini saran düşmanlarından birine doğru savurdu. Kedi tırmalaması gibi ince bir çizik attı çizikten çıkan kanları gördüğünde oda yere düştü, öldürdüğü adamın gözlerine baktı “Ben kazandım” dedi. Merav’ın şehre girişi kolay olmuştu Gekil onun için bir kapı yapmıştı ondan başka kimsenin bilmediği, görmediği bir kapı. Kapı hocanın odasına açılıyordu çıkıyordu bu özellikle yapılmıştı zira malzemeyi getirebilseydi büyü burada hazırlanacak ve şehir kurtulacaktı ama olmadı, Başaramadı. Ne kadar dayanabilirlerdi bilmiyordu uzun sürmeyeceği kesindi şehir çoktan işgal edilmişti ordu karargâhının çevresinde ufak tefek çatışmalar oluyordu bunun dışında herhangi bir engele takılmadan (tecavüz ve hırsızlığı engel olarak görmüyoruz) kuleye doğru ilerliyorlardı. Savunan taraftaki büyücülerin çoğu öğrenciydi çeşitli bölgelerde kalkan büyüleri yapıyorlardı ama yaptıkları büyüler kızıl büyücüler tarafından kolaylıkla deliniyordu bu çocukların profesyonellere karşı savaşmaları çok büyük cesaretti ama cesaret kazanmaya yetmiyordu güç gerekliydi ve şuan güç düşmandaydı. Korkmuyorlardı ölümü kabul etmişti bu çocuklar kulede aile ortamı kurulmuştu kardeşleriyle, hocalarıyla birlikte savaşıyorlardı bağlılıkları sınırsızdı. Kardeşi için kim ölmez ki? Ölen bu çocuklar için önemli olan birlikte olmaktı… Şehirdeki süvari sayısı çok azdı askerler kulenin arkasını koruyorlardı düşmanlar öteki taraftan geldiği için bir şey yapmıyorlardı. Çığlıkları dinlemek komutanın yüzünü buruşturmasına neden oluyordu burayı koruması emredilmişti “Ne fark eder ki?” dedi. Askerleri görev yerini bırakmak savaşın tam ortasına girmek istiyordu onları daha fazla tutamazdı arkadaşları ölürken beklemek… Harekete geçtiler caddeye düz olarak girmeyeceklerdi yan yollardan birine geçip saldıracaklardı bu şekilde düşmanı şaşırtmayı umuyorlardı. Caddenin ortasında savaşan birlikler yavaş yavaş kuleye doğru çekiliyorlardı sayıları azalmıştı düşmansa her geçen dakika şiddeti artan bir kuvvetle saldırıyordu kuleye geldiklerinde ne olacaktı? Merav savaşmayı bırakmış insanları izlemeye başlamıştı birazdan hepsi ölecekti ama kimse korkmuyordu anılarından bahsediyor arkadaşlarına teşekkür ediyorlardı onları kıskandı. Kulenin koruyucusu olan Paladin ona doğru geldi;

“Her şey için teşekkürler, bugün iyi savaştın evlat” dedi. Hüzünlüydü görevi sona ermek üzereydi yapılacak son bir şey kalmıştı.

“Ama yetmedi” diye karşılık verdi oda üzgündü şehri kurtarabilirlerdi oraya ilk ulaşabilselerdi.

“Şimdi senden son bir şey yapmanı istiyorum”

“Tabi ne olursa”

“Kuleye gir, bu senin savaşın değil. Hayatta kal!”

“Nasıl…”

Şaşırmıştı böyle bir şey beklemiyordu bu onun da savaşıydı oda bir masumdu. Sözünü bitiremeden adam onu tuttu ve kulenin içine soktu bir yumrukla onu devirdi ve kapıyı kapatmaya başladı

“Bu senin savaşın değil. Ölmek zorunda değilsin hayatta kal ve olanları gelenlere anlat onlara söyle bu insanlarla savaşmak benim için büyük onurdu”

Kapı kapandı Paladin’in gürlemesini duydu

“Hücum!”

Kule önündeki insanlar süvarileri görünce coşkuya kapılmış onlarla birlikte saldırıya geçmişti bir süre sonra sesler kesildi Merav karanlıkta bir türlü açamadığı kapıyı yumrukluyordu savaş bitmişti birazdan oda ölecekti. Kendisini onlardan biri olarak görüyordu ama değildi yalnız kalmıştı. Biri omzuna dokundu arkasına döndüğünde karşısında bir kız vardı. Uzun boylu, Siyah kıvırcık saçlı, parlayan mavi gözlere sahip bir kızdı karşısında ki kim olduğunu bilmediği bir kız mavi gözlü siyah kıvırcık saçlı? Kalbi sıkıştı, nefessiz kaldı, heyecanlandı…

“Bitti” dedi kız. Ölümle yüzleştiklerinde insanların akıllarına ne gelir? Merav’ın aklında karşısındaki kızdan başka hiçbir şey giremezdi.

Theme: Elation by Kaira.
Cape Town, South Africa