Devador – Özgürce İlk Adım 4

Kule dışarıdan gözüktüğünden daha da büyüktü sanki içeriye girdiklerinde kuleye değil de başka bir yere girmişler gibi hissettiler. Dünyalarından başka bir dünyaya giriş yapmışlardı neresi olduğunu bilmedikleri bir dünya yanlarında yol gösteren biri olmasa içeride kaybolabilirlerdi. Işıklar söner hava ağırlaşır ve oracıkta bir canavar yem olurlardı. Büyücüye baktı Merav beklide canavar onlara yem olurdu adam yaşlıydı ama yaşının ötesinde bir güce sahipti karşılarına kim çıksa çıktığına pişman edebilecek biriydi o.

Merdivenleri çıkmaya başladılar etrafta önlerindeki Paladin ve kendilerinden başka kimseler yoktu burasının bir okul mu yoksa terk edilmiş eski bir bina olduğunu düşündü. Buraya gelmeyi küçükken çok istemişti bu şekilde bir yerle karşılaşacağını ummuyordu. Hayallerinde burayı parlak süslerin donattığı öğrencilerin etrafta gülerek birbirlerine büyülerle şakalar yaptığı bir yer olarak düşünmüştü oysa karşılaştığı mezarlık gibi sessiz ve de korkutucu bir yerdi etrafta ne parlak süsler ne de neşeli öğrenciler vardı sadece sessizli ve gölgeler kuleyi oluşturuyordu.

Bir süre sonra yanıldığını anladı sadece sessizlik ve gölge yok aynı zamanda korkuda vardı karşılaştıkları ilk öğrenciler önlerindeki Paladin’i selamladı adamda onları başını hafifçe sallayarak karşılık verdi adam uzun boyluydu Merav’dan bile uzundu boyu iki metreye yakın olmalıydı uzun sarı saçları at kuyruğu şeklinde toplanmıştı etkileyici biriydi öğrencilerin onu selamlamasının sadece onların koruyucu olmasından değil aynı zamanda bu etkileyiciliği yüzünden olduğunu da biliyordu. Adamın zırhı ışık üzerine geldiğinde parlıyordu tüm vücudunu kaplayan zırh gerçekten ağır olmalıydı ama paladin bundan hiç etkilenmiyormuş gibi yürürken sağlam adımlar atıyor ve metal sesler çıkarıyordu geldiğini üç metre öteden bile duyuruyorlardı.

Merav merdivenleri ne zamandır çıktıklarının farkında değildi yorulmaya başlamıştı onca dik merdiveni çıkmak gerçekten zordu terlemişti ve solukları da hızlıydı öndeki iki adama baktı ikisinde de yorgunluktan eser yoktu

“Ihhh daha ne kadar çıkacağız?” Sesinden bıkkınlığı belli oluyordu

“Ne oldu genç büyücü? Yoruldun mu? siz yolcular bu tarz şeylere alışık olmalısınız” Paladin alay mı ediyordu yoksa şaşırmış mıydı belli olmuyordu.

“O daha çok yeni zamanla alışır, biraz daha dayan Merav neredeyse geldik” Yolcu gence sözleriyle destek veriyordu. Onun neler çektiği konusunda fikirleri vardı bir süre önce neredeyse ölmek üzereydi şimdiyse Mavi Kule ye çıkıyordu yolculuğun genci yıpratmış olabileceğini düşünüyordu .Burada bir süre kalıp dinlenmeyi ümit ediyordu, bir yandan da Gekil’in neden onun çağırdığını düşünüyordu birkaç gün önce Gekil ona uzaklardan seslenmiş mavi kuleye gelmesini istemişti dinlenmeye vakitlerinin olmayacağından şüpheleniyordu onu çağırdıysa sebebi basit bir şey olmamalıydı araları onu ev sahipliği yapmak için çağıracak kadar iyi değildi.

Sonunda büyücünün odasına gelmiştiler. Paladin kapıyı gösterip içeri girmelerini işaret etti ardından da gelişleri sırasında olduğu gibi tek bir söz etmeden geri gitti. Yolcu kapının kolunu çevirdi Merav’a bir bakış attı ve onu önden içeri yolladı ardından da kendisi peşinden gitti. İçerisi Kulenin merdivenden çıkarken gördüklerinin aksine oldukça aydınlıktı Gekil ilerde bir masanın arkasında oturmuş birkaç parşömeni incelerken sağındaki kitaplığın önünde iki adam durmuş kitapları karıştırıyorlardı. Oda kulenin en tepesinde olmalıydı yukarıya baktıklarında tepede pencereler görülüyordu küçük kule şeklinde pencereler. Duvarlar maviydi kulenin mavisi değil daha açık bir maviydi odanı köşelerinde duvarlara monte edilmiş lambalar vardı . Kitaplığın önündeki adamların tam karşısında bir dolap vardı Gekil’in çalıştığı masanın önünde de birkaç koltuk duruyordu. Koltuklarlar siyah derindendi hepsi (odadaki diğer şeyler gibi) yeniydi ama bunun büyü sayesinde olması gerekiyordu çünkü eşyalar belki yüz yıl öncesinin modasını yansıtıyordu.

Gekil yaşlı bir adamdı tıpkı onun karşısında Merav’ın yanında duran Yolcu gibi. O daha çökmüştü yolcunun aksine şehirde yaşamış olsa da yolcudan daha çok yorulmuş gibiydi Merav bunu okula bağladı emindi ki burada bir çok sıkıntısı vardı , kendisini uğraştıracak sorunlar bir türlü bitmiyor olmalıydı koca okul önünde oturan o yaşlı adam tarafından yönetiliyordu. Yolcuya baktı adam yıllarca tek başına seyahat etmiş kendinden başka hiçbir tasası olmamıştı yolda zorluklar çekmiş olsa da Gekil’in çektikleri kadar onu uğraştıracak şeyler olmamalıydı, zaten bu yüzünden belli de oluyordu.

Okuduğu parşömeni bir kenara bıraktı ve önündeki iki kişiye oturmalarını işaret etti , ziyaretçileri oturduktan sonra da uzun süre ikisini izledi daha çok yolcuya bakıyordu görüşmeyeli uzun zaman olmuştu onun ne kadar değiştiğini görmek ister gibiydi. Yorgun bir şekilde Merav’a döndü

“hoş geldiniz, uzun süredir genç bir yolcu görmemiştim”

“sağ olun efendim bende uzun süredir sizin gibi bir büyücü görmemiştim ” Merav heyecanlanmıştı karşısındakinin kim olduğunun anca farkına varabilmişti Mavi Kulenin baş hocasıydı ülkenin en önemli büyücülerinden biriydi o. Adam yolcuya döndü,

“Seni niçin çağırdığımı merak ediyorsun değil mi?” yolcunun aklını okuyor gibiydi.

“Evet, bir birimizi son görüşümüz pek tatlı geçmemişti. Uzun bir yoldan geliyoruz bunu zaten biliyorsundur seyahatimizi bölecek kadar önemli olan şey ne?”

“Ahhh şu işler boş verin onları şimdi gelin önce dinlenin akşam yemekten sonra size durumu bildiririm”

“Harika!” İki adamda ona bakmıştı. Merav başını eğdi.

“Bu genç yorulmuşa benziyor ne diyorsun yolcu?”

“Tamam madem bu kadar hevesliyiz dinlenelim o zaman.”

İki yolcu odalarına yerleştiler, Merav yatağı görür görmez uyumaya karar vermişti üstünü bile çıkarmadan yatağa girdi ve uykuya daldı. Yaşlı yolcu ise hemen uyumamıştı o biraz düşünecekti. Şehre girdikleri andan itibaren bir şey dikkatini çekmişti belli etmemeye çalışsalar da bir grup kişi sürekli onları gözetliyordu. İki yolcu pek tüccara benzemiyorlardı bu yüzden meraklı satıcıların aç gözlü bakışlarına maruz kalma ihtimalleri yoktu bu daha çok hırsızların yada katillerin hedeflerini gözetlemesi gibi bir şeydi ,hedefleri hakkında bilgi toplamaya çalışıyorlardı yeterli bilgiye sahip olduklarında da… Bunları düşünmenin zamanı değildi, şimdi dinlenmeli akşam yemeğinde de olan biteni öğrenmeliydi yatağına uzandı ve oda Merav gibi hemen uykuya daldı.

Akşam yemeği çok güzeldi iki yolcu da uzun süredir böyle iyi bir yemek yememişlerdi. Gekil onların şerefine öyle bir sofra kurdurmuştu ki imparator Puen’in bile böyle bir sofrada yemek yediğini kimse tahmin etmiyordu. Merav yemekleri görür görmez kuzu çevirmeye gözünü iliştirmiş sofraya oturur oturmaz bir parça et koparıp hızlıca yemeğe koyulmuştu üç kişilik sofra misafirlerin yiyemeyecekleri kadar çok yemekler doluydu ama Merav’ın bu iştahı bir soru işareti oluşturuyordu. Yaşlı Yolcuysa önce biraz su içmiş ardından da birkaç dolma yemişti onun ilgisini yemekten çok Gekil çekiyordu.

Ev sahibi de bu ilginin farkındaydı oda sofraya oturmuş önündeki pilavı yiyordu bir yandan da yanında oturan Yaşlı adama bakıyor anlatacaklarını düşünüyordu. Bir süre ortam sessiz kaldı ardından Merav’ın sözü duyuldu

“Yemekler çok güzel teşekkür ederiz”

“Bir şey değil elimden geldiğince sizi memnun etmeye çalıştım”

“Aaa elbette ettiniz çok teşekkür ederiz” Yüzü kızarmıştı.

“Bizi buraya niye getirdiniz?” Yolcunun daha fazla bekleyecek sabrı kalmamıştı.

“Size ihtiyacım var özelliklede sana Yolcu özel bir görev için yardımınız lazım”

“Neymiş bu görev? Sana yardım edeceğimizi nerden çıkarıyorsun?”

“Karşılığını cömertçe ödeyebiliriz ,görevse biraz tehlikeli”

“Biliyorum”

“Şehirde işler yolunda değil yolcu tüccarlarla müşterileri arasında küçük bir sorun çıktı” Yüzünden pek te küçük olmadığı belliydi

“Yakında şehre bir saldırı olacak sizi ilgilendiren kısmı bu. Şehirde şu an yaklaşık 600 asker bulunuyor bu sayı çarpışmaya kadar en fazla 1000 olur. Fakat düşman daha kalabalık olacak bu rakamın birkaç katı büyüklüğünde. Normal şartlarda bu savaşta şehir kesin bir yenilgi alır ama durum şu an farklı size vereceğimiz görevde burada başlıyor bize bir şey getirmenizi isteyeceğiz”

“Neymiş o?” Yolcunun sesinde bir duygu yoktu.

“Bir taş yapacağımız büyü için gerekli bir taş terör topraklarında ki bir mağara da onu bulup getirmelisiniz”

“Karşılığında ne alacağız?”

“Altın ve değerli eşyalar”

“Bu gece bunu düşüneceğim sen önce bana ayrıntılı bilgi vereceksin” Merav’a baktı,

“Bize vereceksin ,bizde bu gece bunu konuşacağız işimize gelirse görevi alırız gelmezse teşekkür eder ve yolumuza devam ederiz bunları da aramızdaki güzel bir anı olarak bırakırız”

“Güzel ve lezzetli bir anı” diye ekledi Merav.

Theme: Elation by Kaira.
Cape Town, South Africa