Devador – Özgürce İlk Adım 1

Adam küfürler savurarak yatağından kalktı tek odalı kulübesinin içinde uyumaya çalışıyordu fakat basit bir kişinin bile huzur bulması istenmiyor gibiydi. İki gün önce kapattığı delikten yine su geliyordu, başka bir yer olsa umursamadan yatardı ama yüzü ıslanıyordu. Kalktı ve yatağın yerini değiştirdi suyun damladığı yere bir şişe koydu ve tekrar uyumayı ümit ederek yatağına uzandı. Su damlalarının çatıda çıkardıkları ses onu hiç rahatsız etmiyordu, anlaşılan bu tarz seslere aldırmamayı öğrenmişti.

Birkaç dakika sonra uykuya daldı ve rüya görmeye başladı. Rüyasında bir kadını görüyordu mutfakta yemek hazırlıyordu küçük bir çocuk arkasına sessizce yaklaştı ve beline sarıldı kadın önce irkildi ama sonra rahatladı. Arkasını döndü gülümseyerek eğilip çocuğa sarıldı.

-Merav sana bana sessizce yaklaşmanı söylemiştim, beni korkutuyorsun.
(Çocuk gülerek)
-Özür dilerim anne ama seni öyle görünce dayanamıyorum.
-Ahh oğlum bir gün beni korkudan öldüreceksin. Baban gibi sende çok haylazsın.

Aniden bir gürültü duyuldu birisi kapıya vuruyor gibiydi ama ses çok fazlaydı Merav uykuda olduğunu farketti ve uyandı . Sabah olmuş yağmur dinmişti odaya biraz göz gezdirdi aynı andada kendine gelmeye çalışıyordu dışarda birisi kapıyı şiddetlice tekmeliyordu, gözlerini açtı üstüne bir yelek giyerek kapıya doğru yöneldi. Kapıyı açcağı sırada geriledi, artık buna gerek yoktu kapı kırılmıştı .

-Bir memuru nasıl kapıda bekletirsin !

İri kıyım bir adam kapıdan içeri girmiş Merav’ı azarlıyordu adam asker kıyafetleri içersindeydi, yeşil üniformasının üstünde imparatorluğun arması parıldıyordu.

-Vergileri toplamaya geldik. Sen sonuncusun lanet kasabadan bu kadar uzakta yaşayıp bizden kurtulacağını sanmamışsındır umarım

Konuşmasında hem alaycılık hem de öfke vardı. Merav’ın kulübesi kasabanın hemen hemen on kilometre dışındaydı askerin kızmasına yol açanda buydu.

-Vergi mi? (Şaşkın bir ifadeyle) 
-Ne vergisinden bahsediyorsunuz daha vergi ödeme zamanı gelmedi.
-Senin dünyadan haberin yok mu? Bu dönem vergileri erken toplanıyor iki hafta önce tüm kasabaya bu duyurulmuştu şimdi ver şu verginide işimizi bitirelim.
-Kusura bakmayın ama vergiyi ödeyemem, bu yıl tarlamdan satacak kadar ürün elde edemedim bu yüzden vergiyi ödeyemem.
-Vergini veriyor musun?
-Hayır.

Asker iyice kızmıştı diğerlerine kızgınlıkla baktı ve Merav’ı işaret etti.
-O zaman zindana gidiyorsun.Aren kalesinin zindanlarına.

Ertesi sabah Merav kendini zindanda bulmuştu. Kasabanın kuzeyindeki Aren Kalesinin zindanları mahkumlara kötü davranılmasıyla ün yapmıştı .Cezalar çok sertti insanlık dışıydı buraya gelen biri sadece zindanda kalmıyordu düzenli olarak kırbaçlanıyor, dövülüyor, işkenceye uğruyordu bunlar imparatorluğun refah içindeki dönemlerinde yasaklanmıştı ama atık kimse yasaları uygulamıyordu merkezin idaresi zayıflamış eyaletler kendi kanunlarını koyar hale gelmişlerdi.

Korkusunu gizleyemiyordu, vergisini ödeyememişti bu büyük bir suç olmamalıydı halk gittikçe fakirleşmişti ama bunu umursayan yoktu.Burada kalmaktan hoşlanmıyordu cezasını merak içinde bekliyordu. Büyük ihtimal kırbaç cezası alacaktı birazda dayak yiyecekti bundan fazlası mümkün değildi ama yinede her şey yargıca kalmıştı.

Öğlen olduğunda Merav yargıcın karşısına çıktı.Yargıç otoritesini belli ediyordu güçlü sert ifadeli biriydi büyük bir koltuğa oturmuştu önünde üstünde kırmızı bir örtü bulunan masa duruyordu masada bir çok kağıt vardı adam meşgul olmalıydı. Askerler mahkumu yargıcın önüne diktiler, yargıç küçümseyen bir ifadeyle yanındaki askere suçunun ne olduğunu sordu

-Vergisini ödemedi ve görevli memura hakaret etti.
Merav hem şaşırmış hemde kızmıştı vergisini ödememesi doğruydu ama memura hakaret etmemişti. Ona iftira atıyorlardı buna katlanamazdı.
-Yalan!
-Kes sesini. Yanındaki asker ensesine yumruğu geçirdi Merav öne doğru sendeledi ama düşmedi.
-Bu büyük bir suç, bir ay zindan cezası alacaksın. Yargıç kağıtlarla uğraşmaya başladı askerler Merav’ı götürürken ;
-Adiler! diye bağırdı yargıç ona baktı ve “Cezan 3 ay oldu” dedi.

Merav odadan çıkartılırken askerlerden birinin kılıcını kaptı dışarıya kaçmaya çalıştı yargıcın olduğu oda bir koridora çıkıyordu .Eğer doğru hatırlıyorsa koridorun sonundaki kapı çıkış kapısıydı. Oraya doğru koştu ilerideki kapıya ulaştı ve onu açtı gördüğü nöbetçilerin dinlenme odasıydı. Geriye doğu baktı çıkış kapısını gördü kapı koridorun sonunda değil ortasındaydı oraya gitmeye çalıştı ama bir asker karşısına çıktı odadakilerde peşine düşmüşlerdi.Karşısına çıkan askere kılıçla bir hamle yaptı adam kılıcıyla hamleyi savuşturdu, Merav savuşturmasıyla birlikte adamın yüzüne yumruğu indirdi . Adam yere düştü merav çiftçiliğin faydasını görmüştü epey güçlenmişti.Kapıya doğru koştu koridorun iki tarafından da askerler geliyordu kapıyı açtı karşısına kalenin iki nöbetçisi dikildi onu durdurmaya çalışırlarken ikisini de bir tekmeyle yere yapıştırdı.

Dışarıda başka asker yoktu ilerde bir Pazar olmalıydı doğru hatırlıyorsa bugün Pazar toplanıyordu. Pazarın olması gerektiği yere doğru koştu yanılmamıştı Pazar oradaydı hemen halkın arasına karıştı. Askerlerde peşinden geliyordu kalabalığın sonuna geldiğinde bir köşeyi döndü fakat yol bitmişti çıkmaz sokağa girmişti.Askerler peşinden sokağa daldılar atlılarda gelmişlerdi sokağa girdikleri sırada önlerine yaşlı bir adam çıktı;

-Çekil önümüzden pis dilenci!
-Ben mi?
Adam küfür savurdu
-Seni ezmeden önce çabuk önümüzden çekil.(Yaşlılara hiç saygısı yoktu)
-Hahaha gerçekten komiksiniz ahmaklar

Askerleri nasıl küçümserdi bir savaşçı olsa belki bu sözleri ciddiye alınırdı ama o sadece yaşlı çökmüş biriydi. Merav ile askerler arasında duruyordu süvariler daha fazla beklemeyeceklerdi ortam gergindi atları adama doğru sürmeye başladılar adama yaklaştıkları sırada adamın sesi duyuldu ama ne olduğunu kimse anlamadı.Asasını askerlere doğru yöneltti ve büyük bir alev topları adamları vurdu.Atlılar alevler içinde çığlık atıyorlardı piyadelerden bir kaçı korkuya kapılıp kaçıyorlardı diğerleriyse oldukları yerde dona kalmışlardı bu adamın bir yolcu olabileceğini tahmin edememişlerdi bu onların canlarına mal oluyordu .Adam asasıyla piyadelere yöneldi bu sefer hiçbir şey söylememişti asasını hızlıca onlara doğru ittirdi ardından da gülmeye başladı askerler geriye doğru uçmuşlardır ilerdeki bir binaya çarpıp kaçmayı başaramayan nöbetçiler ölmüştü.

Adam askerlerin öldüğünden emin olduktan sonra Merav’a döndü ve yürümeye başladı korku içindeki genç adam kaçmak istiyordu ama kaçabileceği hiçbir yer yoktu sokağın sonuna kadar geri geri adımlar attı ve yolcuyu beklemeye başladı.Yolcu gerçekten yaşlıydı kıyafetleri yırtılmıştı hepsi eski ve tozluydu elindeki asasından güç alıyor gibiydi , Merav’a doğru yaklaştı.

-Bu askerler niye peşindeydi?
-Şeyy eee…

Başta yalan söylemeyi düşündü ardından da karşısındakinin bir yolcu olduğunu hatırladı yalan söylediğini anlayabilirdi bu yüzden başından geçenleri anlatmaya başladı.

-Ahh Ahmak imparatorun ahmak askerleri gittikçe sapıtıyorlar bu gidişte sonları kötü olacak.Kalacak bir yere ihtiyacım var evin yakın mı?
-Aslında epey uzak buradan oraya gitmemiz yaklaşık bir gün sürer .
-Güzel bu sürede biraz sohbet ederiz hadi yola çıkalım buralarda daha fazla kalmamalıyız onlar gelmeden gitmeliyiz.

Merav onların kim olduğunu düşündü ardından da yolcuların düşmanlarını hatırladı , yolcudan korkuyordu ama onunla gitmesi gerektiğini biliyordu. Onu kurtarmıştı hem artık bir kaçaktı burada kalırsa askerler onu yakalayabilirdi ve bu sefer zindan cezasından ağır bir şey gelecekti kellesini alacaklardı .Zar zor yutkundu “Hadi yola çıkalım” dedi.
İki adam yola koyuldular, geleceğin kendilerine neler getireceğini bilmeden.

Theme: Elation by Kaira.
Cape Town, South Africa