Month: November 2020

Devador – Özgürce İlk Adım 3

Devador – Özgürce İlk Adım 3

İmparatorluğun terör topraklarına en yakın şehri Lield’dir. Şehir imparatorluğun kuzey doğu ucunda yer alır. Şehrin en belirgin özelliği kuruluş biçimidir. Şehir, merkezindeki kulenin etrafına kurulmuştur. Kulenin hemen dışında büyük bir yeşil park onun etrafındaysa dükkanlar vardır. Park geniş bir caddeyle şehir kapılarına uzanır, bu kapılardan giren insanlar kulenin o muazzam yapısıyla büyülenir. Ziyaretçiler kuleyi ziyaret eder etrafındaki parkta gezinir, çevrede alış veriş yaptıktan sonra otele yada dostlarının evlerine giderler.

Şehrin bulunduğu bölgede hava koşulları hep güzel geçer etrafta bir çok bitki ve hayvan yaşar. İmparatorluğun bozulmamış nadir bölgelerindendir burası. Yiyecek kaynaklarını etraftaki çiftliklerden sağlar. Kuzey bölgesi hariç tüm yönlerde çiftlikler bulmak mümkündür. Su kaynağı olarak batıdaki nehri kullanırlar buradan borularla şehrin merkezine su getirilir. Bu modern sistem eski zamanlardan beri şehirde mevcuttur. Modern bir şehirdir burası evet gerçekten moderndir imparatorluğun güçlü zamanlarında kendisi de güçlenmiştir. Savaşlar sırasında büyü okulunu yani Mavi Kulenin yardımlarıyla zarar görmemiş eski gücünü en azından şekil olarak korumuştur. Bu yüzdendir ki halk okula büyük önem gösterir her türlü konuda öğretmen ve öğrencilere yardımcı olur.

Halk orta sınıf olarak nitelendirilebilir çoğu ticaretle uğraşır geri kalanlarsa memurluk yada işçilik yaparlar. Halk kendince belli bir kültüre sahiptir, şehrin kuzeyindeki kütüphane sayesinde çoğu edebiyatla ilgilenmiştir bunun en temel sebebi ilgilenilebilecek tek bölüm olarak kütüphanede edebiyat bölümünün kalmasıdır iki yıl önce çıkan yangında geriye sadece bu bölüm kalmıştır.

“Lield’e gitmek zorunda mıyız?” Merav’ın sesinde endişe vardı bir aydır dur durak bilmeden sürekli kaçmışlardı. Yolculukları sırasında Merav bir çok şey öğrenmiş yavaş yavaş büyü yapmaya başlamıştı .Yaptığı ilk büyü “büyülü mızrak” büyük bir başarı göstermişti ve beş metre önündeki matarayı vurmuştu. Bir kaç günlük bir çabanın ardından kusursuz bir atışla matarayı vurmuştu. Yolculukları sırasınca karşılaştıkları tek problem olan birkaç hırsızı öğrendiği bu büyüyle yere devirmiş Yolcunun takdirini kazanmıştı. Askerlerle yada avcılarla karşılaştığında bu denli başarılı olup olamayacağını bilmiyordu. Bu yüzden de Lield’e gitmek istemiyordu .Şehirde koca bir askeri karargah vardı içerisinde de yüzlerce asker. Onları tanırlarsa yapacakları şey ikisinin de kafalarını vücutlarından koparmak olacaktı.

İzledikleri rotayı iki gün önce terk etmişlerdi yolcu bir anda şehre gitmeye karar vermiş ve kuzey doğuya gitmeye başlamışlardı. İki günün sonunda şehrin yakınında bir çiftliğe ulaşmışlardı.
“Bir saat sonra şehre gireceğiz, merak etme orada başımıza bir şey gelmez”
“Orası asker kaynıyor! bizi yakalarsalar ne yapacaklarını biliyorsun”
“Haberimiz buraya ulaşmamıştır hem şehirde bir çok dostum var onlar bize yardım ederler. Hepsi de önemli kişiler bizi koruyabilirler”
“Hııımmm O zaman gidelim hadi hızlan seni ihtiyar” Gülüyordu korkusu geçmiş yerine mutluluk gelmişti. Lield gibi önemli büyü okullarından birine sahip bir şehre gitmek onu heyecanlandırıyordu. Belki Mavi Kuleye de uğrayabilirlerdi orasını görmeyi çok istiyordu küçükken kule hakkında masallar dinlemişti. O zamanlar aklında koca mavi bir kule oluşturmuş umarım bir gün oraya giderim diye dua etmişti ama hayat bu güne kadar ona bu fırsatı vermemişti. Yolda düşünmeye başladı o gün, yolcuyla karşılaştığı o gün beklide hayatının en büyük dönüm noktası olacaktı artık ezilen bir çiftçi değil iyi bir büyücü olma yolundaki bir çıraktı mavi kuleye geldiği gibi diğer arzularını da gerçekleştirebileceğini düşünmeye başladı. Ardından bir şey fark etti hiçbir isteğinin olmadığını isteklerini yerine getirebilirdi ama hiçbir isteği yoktu yada en azından hatırlamıyordu. Eski isteklerini hatırlamak yenilerini de ortaya çıkarmak için hayallerine daldı.

Şehir kapısından geçerken hiçbir sorun çıkmamıştı , diğer şehirlerin aksine burada şehre gelen insanlara iyi davranılıyordu. Bunun sebebi para diye düşündü Merav bu bölgenin en önemli merkeziydi burası bir çok tüccar mal satmak yada mal almak için şehre geliyordu içlerinden birinin rahatsız edilmesi hoş olmazdı. Tüccarlar rahatlıklarına ve kendilerine saygı gösterilmesine çok önem verirlerdi genellikle de bunu paraları sayesinde sağlarlardı şehirde de bu durum geçerliydi paralı tüccarlar burada büyük saygı görüyordu .

Merav kapıdan caddeye geçtiklerinde afalladı karşısında Mavi Kule duruyordu uzun caddenin ve de parkın ardından göğü delecekmiş gibi uzanıyordu. Caddeye baktı her iki tarafta da heykeller vardı güneşin ışığıyla hepsi parıldıyordu bu sahne kendisini Kral gibi hissettirdi Şehrin kapsından güçlü bir şekilde girecek halkını caddede selamlayacak sonra da sarayına gidecekti evet sarayına Mavi Kuleye gidecekti. Dalgınlığını büyücünün ona seslenmesiyle üzerinden attı. Cadde parka kadar uzanıyordu buraya kule caddesi deniyordu kuleye gitmesinden dolayı bu adı almış olmalıydı. Gerçekten öyleydi ana kapıdan sonra dümdüz kuleye doğru uzanıyordu. Girişin hemen güneyinde karargah vardı koca bir binaydı üstünde mavi aslanlı bayrağı dalgalanıyordu. Karargahta şehirdeki diğer öğeler gibi gücü simgeliyordu bu şehir imparatorluğun en güçlü dönemlerinde parlamıştı her tarafta o dönemlerden kalma işaretler vardı. Heykeller binalar insanlar da bile bunlar görülebiliyordu.

Yürümeye başladılar karargahtan sonra ticari elçilikler geliyordu çoğu ülkenin burada elçiliği bulunuyordu tüccarlarına yardım ediyorlardı. Elçiliklerin karşısında konaklar vardı onlarda zenginlerin gücünü caddeden geçenlere belirtiyorlardı ama bunlar iki yolcu için bir anlam ifade etmiyorlardı onlar buraya bir şey için gelmişlerdi Merav’ın bilmediği ama yaşlı büyücünün bildiği bir şey için. Merav kule ye yaklaştıkça bu şeyin ne olduğunu merak etmeye başladı buraya niçin gelmişlerdi?

Caddenin bittiği yerde park başladı etraf çok güzeldi her yerde ağaçlar çiçekler vardı ozanlar şarkı söylüyor insanlar da onlara eşlik ediyordu. Parkın etrafında alış veriş için dükkanlar vardı çoğu büyülü eşyalar satıyordu. Parkın içindeki hanlar tamamen dolu olmalı diye düşünüyordu Merav ama nedense hiç birine girip yer sormuyorlardı doğruca kuleye gidiyorlardı. Kuleye yaklaştıkça büyüklüğü daha da belli oluyordu bazı insanlar yüksekliğine bakıyorlardı onlar iki yolcu gibi yeni gelmiş olmalıydılar ama Merav onlara bakmıyordu kulenin kapısının önündeki adamlara bakıyordu Paladin olduğu belli olan biri önde duruyor iki yolcunun üzerlerinden gözlerini ayırmıyordu.

Kapının önüne geldiklerinde Paladin büyücüye döndü
“hoş geldiniz, Hoca Gekil sizi bekliyor beni izleyin lütfen”
Kapı gürültüyle açıldı içerisi karanlıktı iki yolcuda paladinin peşinden kuleye girdi. Arkalarında gürültüyle kapanan kapıyı bırakarak.

Devador – Özgürce İlk Adım 2

Devador – Özgürce İlk Adım 2

Merav yanılmış yolculuk iki gün sürmüştü.Yolcu yaşlı olmasına karşın dimdik duruyor Merav’ın birkaç metre ilerisinden seyahatine devam ediyordu, Merav ise bitkin düşmüş yolculuğun sonlarına doğru kendini kaybetme noktasına gelmişti.Yolculuk normalde bir gün sürüyordu ama bu atla geçen süreydi. Bunu unutmuştu kendine çok kızıyordu. Elbette bir gece zindanda kaldıktan sonra aklının yerinde olmaması doğaldı ama yinede bunu önceden düşünmüş olmayı diliyordu.

Yolculuk sırasında sohbet edecek çok zamanları olmuştu Merav yolcuya geçmişinden bahsetmişti yolcuda ona birkaç macerasını anlatmıştı.Aralarında yavaş yavaş bir dostluk kuruluyor gibiydi ,ikisi de uzun zamandır yalnız olduklarından ve sonunda bir dost kazanma noktasına gelindiklerinden bundan memnun bir halde bulunuyorlardı.
Merav’ın kulübesine yaklaşıklarında büyücü yoldan ayrılmaları gerektiğini düşündü. Garip davranmaya başlamıştı sanki bir şeyleri hissediyordu. Yoldan çıktıktan sonra büyücü yerden bazı bitkileri topladı bir daire çizdi içine önce çantasından çıkardığı birkaç malzemeyi ardından da otları koydu sonra büyülü sözler söylemeye başladı. Sözler bittikten sonra malzemeler tutuştular ve toz haline geldiler yolcu tozları su matarasına koydu ardından önce kendine sonrada Merav’a suyu içirdi.

     -Bu iğrenç şeyde ne böyle?
     Merav’ın midesi bulanmıştı tadı kum gibiydi.
     -Bir iksir saklanmamız için bize yardım edecek.
     -İksir mi şu yerden topladığın bitkilerle mi yaptın?
     -Aslında onlar tat vermesi içindi,
     Büyücü gülüyordu.
     -Tadı iğrenç.
     -En azından boğazını yakmıyor. Hadi yola devam edelim etrafta başka bir büyücü var tahminimce bir cüppeli bizi yakalamak için gelmiş olmalı. Artık evine gidemeyiz başka bir yere gitmeliyiz ama neresi? ımmm,
     -Sanırım benim bir fikrim var,
     Sesinin tonundan heyecanı belli oluyordu.
     -Senin hayatın boyunca yaptığın şeyi yapabiliriz .Kuzeye terör topraklarına doğru bir seyahate çıkalım hem durumumuz bundan daha kötü de olamaz. Askerler, büyücüler ve avcılar hepsi peşimizde fakat bunların hiçbiri o bölgeye girmeye cesaret edemez oradan da kuzeydeki krallıklardan birine geçtik mi kurtulduk demektir.
     -Çok cesursun genç adam. Aslında bunun cesaret mi yoksa çılgınlık mı olduğunu tam kestiremiyorum ama bu durumda yapabileceğimiz en iyi şey bu gibi görünüyor…
     -Üstelik yolda bana büyü yapmayı da öğretebilirsin
     Bu beklenmedik arzu ikisinin gözlerinin kesişmesine neden olmuştu bir an yaşanan sessizlikten sonra büyücü kahkahayı bastı.
     -Haklısın öğretebilirim ama sen öğrenebilir misin bilmiyorum .
     Sesindeki yumuşaklıktan ve yüzündeki gülümsemeden şaka yaptığı belli oluyordu. Sözlerine devam etti.
     -Uzun süredir yalnızdım anlaşılan sonunda kendime bir yoldaş buldum. Sende büyük bir potansiyel görüyorum.
     Yüzündeki gülümseme silinmişti.
     -Hadi yola çıkalım.
     -Tamam

     Merav’ın son sözünü dinlemeden büyücü yürümeye başlamıştı. Terör toprakları büyük savaştan bu yana boştu hiçbir ülke buralara girmeye cesaret edemiyordu. Rivayetlere göre burada ölen askerlerin bazıları yaşayan ölülere dönüşmüş ve toprakların ortasında bir şehir kurmuştu ama bu şehri bu güne kadar gören kimse olmamıştı yada görenler hayatta kalmayı başaramamıştı.

     Yolculuğun ilk iki günü büyücü Merav’a büyü ve büyücülük hakkında hiç bahsetmemişti. Merav beklentilerini büyücüye söylemese bile yüzündeki sıkıntı ifadeleri büyücüye bazı mesajlar veriyordu. İkinci günün sonuna gelindiğinde yaşlı büyücü ve onun öğrencisi dinlenmek için bir yerde durdular. Büyücü yaptığı bir büyü sayesinde konakladıkları yerin yakınında bir ateş yaktı ardından çantasından çıkardığı malzemeleri bir kaba koyup pişirmeye başladı. O bunlarla uğraşırken Merav yakmak için daha fazla odun aramaya gitmişti. Geri döndüğünde büyücüyü ateşin dibinde otururken gördü. Odunları bıraktı ve oda büyücünün tam karşısına geçti. Adamın konuşmaya hazırlanıyor gibi bir hali vardı Merav bu konuşmasının ilk dersi olmasını ümit ediyordu.

     -Büyünün insanlar tarafından kullanılmaya nasıl başladığını biliyor musun ?
     -Hayır .
     Merav heyecanlanmıştı sevinçten gülücükler saçmaya başlamıştı bu onun ilk dersiydi.
     -Uzun yıllar önce dünya karanlık güçlerin kontrolünde olduğu zamanlarda insanlar bugünküne göre oldukça farklı şekilde yaşarlardı . Şehirler daha kurulmamıştı insanlar birlik içinde değillerdi sayıları da diğer ırklara göre oldukça azdı Nysera’da oldukça zayıf bir durumdaydılar ki yaşamları boyunca hep eziliyorlardı. Sen ne yapıyorsun!!!
     -Şey sadece not alıyorum bu benim alışkanlığımdır öğrendiğim şeyleri bir yerlere not alırım böylece ileride bende başkalarına öğretebilirim.
     -Ehh boş işler bunlar ama neyse sen bildiğini yap ben konuya geri döneyim. Hayatlarını ya köle olarak yada sürekli birilerinden kaçarak geçiriyorlardı buraları yöneten iblisler onları efendilerinden aldıkları güçlerle tutsak ediyor birer zombiye çeviriyorlardı.
     Zamanla insanlar bu güçler hakkında hikayeler yaratmaya başladı iblislerden kaçabilenler arasında yayılan bu hikayeler arkalarında merakla birlikte bir ilgiyi de oluşturuyorlardı. Bazı cesur kişiler bu gücü aramak için iblis başkentine gittiler.
     Çoğunun geri dönememesiyle birlikte bazı bilgilere ulaşan ve bu bilgileri insanlara ulaştırmayı başaranlarda oldu öğrendikleri şeyler sadece sözlerden ibaretti iblis liderleri sözcüklerle askerlerine doğruluyor ve onları güçlendiriyorlardı ama güçlerini nereden aldıklarına dair ortada hiçbir şey yoktu. Hikayeler korkunç bir hale dönüşmeye başlamıştı onları öldüren esir alan iblisler bu denli güçlü bir hale sadece sözcüklerle geliyorlardı insanların bu durumda yapacağı fazla bir şey yoktu. Umutlarını yitirmeye hikayeler unutulmaya başladılar daha fazla eziyet daha fazla ölüm gördüler.
     Bir gün içlerinden biri uzaklara gitti iblislerdeki gücü bulmaya başka dünyalara gitti döndüğünde yanında hiçbir şey yoktu ama artık gücü vardı olanları arkadaşlarına anlattı onlara güçten bahsetti onu nerede bulduğunu nasıl kullandığını dostlarına anlattı. Böylece ilk efendiler ortaya çıktı insan ırkı gün geçtikçe güçlendi yıllar sonra bir isyanla birlikte iblisler yenildi ve dengenin sağlandığı günlerde insanlar altın çağlarını geçirdiler.
     -Peki o adam gücü nerede bulmuştu? İblislerden mi çaldı yoksa ona başka bir mi verdi?
     -Gücü hiç kimseden almadı öylece gözünün önünde duran bir şeyi buldu sadece.
     -Neredeydi güç?
     -Kendi içinde gücü kendi içinde buldu , onca zamandır insanlar gücü hep başka yerlerde aramışlardı gücün kaynağının bir nesne yada başka büyük bir şey olduğunu düşünüyorlardı. Başlarda oda bu şekilde düşünüyordu ama yolculuğunun sonunda yaşadıkları sayesinde içindeki gücü keşfetmiş onu kullanmayı öğrenmişti.
     Büyü yapmak aslında o gücü yönetmektir onu ne şekilde kullanacağın sana kalmıştır . O güç tüm insanların içindedir sadece kullanmayı öğrenmeleri gerekir başka bir şeye ihtiyaçları yoktur. O malzemelerle yapılan şeyler gerçek büyü değillerdir bunu zamanla anlayacaksın ama şimdilik sana sadece onların gücü yöneltmede yardımcı olduklarını söyleyebilirim.
     -Yani aslında herkes büyücü olabilir öylemi?
     -Tam olarak olmasa da bu doğru herkeste güç vardır ama miktarı değişiktir içinde fazla gücü olanlar daha başarılıdırlar diğerleriyse sadece basit şeylerle uğraşabilir.
     -Anladım galiba potansiyelim derken bundan bahsetmiştin.
     -Evet sende büyük bir potansiyel var.
     -O gücü nasıl kullanacağımı bana öğreteceksin değil mi?
     -Öğreteceğim ama daha sana anlatmadığım şeyler var onları her şeyi öğrendiğinde anlayacaksın. Hadi şimdi yemeğimizi yiyip uyuyalım daha çok uzun bir yolumuz var.

Büyücünün Merav’a anlatmadığı şeyler acaba nelerdi Merav yattığından beri bunu düşünüyordu ama artık umursamayacaktı o sadece gücü istiyordu ondan sonrası onu ilgilendirmiyordu zaman bu iki dosta neler gösterecekti.

Devador – Özgürce İlk Adım 1

Devador – Özgürce İlk Adım 1

Adam küfürler savurarak yatağından kalktı tek odalı kulübesinin içinde uyumaya çalışıyordu fakat basit bir kişinin bile huzur bulması istenmiyor gibiydi. İki gün önce kapattığı delikten yine su geliyordu, başka bir yer olsa umursamadan yatardı ama yüzü ıslanıyordu. Kalktı ve yatağın yerini değiştirdi suyun damladığı yere bir şişe koydu ve tekrar uyumayı ümit ederek yatağına uzandı. Su damlalarının çatıda çıkardıkları ses onu hiç rahatsız etmiyordu, anlaşılan bu tarz seslere aldırmamayı öğrenmişti.

Birkaç dakika sonra uykuya daldı ve rüya görmeye başladı. Rüyasında bir kadını görüyordu mutfakta yemek hazırlıyordu küçük bir çocuk arkasına sessizce yaklaştı ve beline sarıldı kadın önce irkildi ama sonra rahatladı. Arkasını döndü gülümseyerek eğilip çocuğa sarıldı.

-Merav sana bana sessizce yaklaşmanı söylemiştim, beni korkutuyorsun.
(Çocuk gülerek)
-Özür dilerim anne ama seni öyle görünce dayanamıyorum.
-Ahh oğlum bir gün beni korkudan öldüreceksin. Baban gibi sende çok haylazsın.

Aniden bir gürültü duyuldu birisi kapıya vuruyor gibiydi ama ses çok fazlaydı Merav uykuda olduğunu farketti ve uyandı . Sabah olmuş yağmur dinmişti odaya biraz göz gezdirdi aynı andada kendine gelmeye çalışıyordu dışarda birisi kapıyı şiddetlice tekmeliyordu, gözlerini açtı üstüne bir yelek giyerek kapıya doğru yöneldi. Kapıyı açcağı sırada geriledi, artık buna gerek yoktu kapı kırılmıştı .

-Bir memuru nasıl kapıda bekletirsin !

İri kıyım bir adam kapıdan içeri girmiş Merav’ı azarlıyordu adam asker kıyafetleri içersindeydi, yeşil üniformasının üstünde imparatorluğun arması parıldıyordu.

-Vergileri toplamaya geldik. Sen sonuncusun lanet kasabadan bu kadar uzakta yaşayıp bizden kurtulacağını sanmamışsındır umarım

Konuşmasında hem alaycılık hem de öfke vardı. Merav’ın kulübesi kasabanın hemen hemen on kilometre dışındaydı askerin kızmasına yol açanda buydu.

-Vergi mi? (Şaşkın bir ifadeyle) 
-Ne vergisinden bahsediyorsunuz daha vergi ödeme zamanı gelmedi.
-Senin dünyadan haberin yok mu? Bu dönem vergileri erken toplanıyor iki hafta önce tüm kasabaya bu duyurulmuştu şimdi ver şu verginide işimizi bitirelim.
-Kusura bakmayın ama vergiyi ödeyemem, bu yıl tarlamdan satacak kadar ürün elde edemedim bu yüzden vergiyi ödeyemem.
-Vergini veriyor musun?
-Hayır.

Asker iyice kızmıştı diğerlerine kızgınlıkla baktı ve Merav’ı işaret etti.
-O zaman zindana gidiyorsun.Aren kalesinin zindanlarına.

Ertesi sabah Merav kendini zindanda bulmuştu. Kasabanın kuzeyindeki Aren Kalesinin zindanları mahkumlara kötü davranılmasıyla ün yapmıştı .Cezalar çok sertti insanlık dışıydı buraya gelen biri sadece zindanda kalmıyordu düzenli olarak kırbaçlanıyor, dövülüyor, işkenceye uğruyordu bunlar imparatorluğun refah içindeki dönemlerinde yasaklanmıştı ama atık kimse yasaları uygulamıyordu merkezin idaresi zayıflamış eyaletler kendi kanunlarını koyar hale gelmişlerdi.

Korkusunu gizleyemiyordu, vergisini ödeyememişti bu büyük bir suç olmamalıydı halk gittikçe fakirleşmişti ama bunu umursayan yoktu.Burada kalmaktan hoşlanmıyordu cezasını merak içinde bekliyordu. Büyük ihtimal kırbaç cezası alacaktı birazda dayak yiyecekti bundan fazlası mümkün değildi ama yinede her şey yargıca kalmıştı.

Öğlen olduğunda Merav yargıcın karşısına çıktı.Yargıç otoritesini belli ediyordu güçlü sert ifadeli biriydi büyük bir koltuğa oturmuştu önünde üstünde kırmızı bir örtü bulunan masa duruyordu masada bir çok kağıt vardı adam meşgul olmalıydı. Askerler mahkumu yargıcın önüne diktiler, yargıç küçümseyen bir ifadeyle yanındaki askere suçunun ne olduğunu sordu

-Vergisini ödemedi ve görevli memura hakaret etti.
Merav hem şaşırmış hemde kızmıştı vergisini ödememesi doğruydu ama memura hakaret etmemişti. Ona iftira atıyorlardı buna katlanamazdı.
-Yalan!
-Kes sesini. Yanındaki asker ensesine yumruğu geçirdi Merav öne doğru sendeledi ama düşmedi.
-Bu büyük bir suç, bir ay zindan cezası alacaksın. Yargıç kağıtlarla uğraşmaya başladı askerler Merav’ı götürürken ;
-Adiler! diye bağırdı yargıç ona baktı ve “Cezan 3 ay oldu” dedi.

Merav odadan çıkartılırken askerlerden birinin kılıcını kaptı dışarıya kaçmaya çalıştı yargıcın olduğu oda bir koridora çıkıyordu .Eğer doğru hatırlıyorsa koridorun sonundaki kapı çıkış kapısıydı. Oraya doğru koştu ilerideki kapıya ulaştı ve onu açtı gördüğü nöbetçilerin dinlenme odasıydı. Geriye doğu baktı çıkış kapısını gördü kapı koridorun sonunda değil ortasındaydı oraya gitmeye çalıştı ama bir asker karşısına çıktı odadakilerde peşine düşmüşlerdi.Karşısına çıkan askere kılıçla bir hamle yaptı adam kılıcıyla hamleyi savuşturdu, Merav savuşturmasıyla birlikte adamın yüzüne yumruğu indirdi . Adam yere düştü merav çiftçiliğin faydasını görmüştü epey güçlenmişti.Kapıya doğru koştu koridorun iki tarafından da askerler geliyordu kapıyı açtı karşısına kalenin iki nöbetçisi dikildi onu durdurmaya çalışırlarken ikisini de bir tekmeyle yere yapıştırdı.

Dışarıda başka asker yoktu ilerde bir Pazar olmalıydı doğru hatırlıyorsa bugün Pazar toplanıyordu. Pazarın olması gerektiği yere doğru koştu yanılmamıştı Pazar oradaydı hemen halkın arasına karıştı. Askerlerde peşinden geliyordu kalabalığın sonuna geldiğinde bir köşeyi döndü fakat yol bitmişti çıkmaz sokağa girmişti.Askerler peşinden sokağa daldılar atlılarda gelmişlerdi sokağa girdikleri sırada önlerine yaşlı bir adam çıktı;

-Çekil önümüzden pis dilenci!
-Ben mi?
Adam küfür savurdu
-Seni ezmeden önce çabuk önümüzden çekil.(Yaşlılara hiç saygısı yoktu)
-Hahaha gerçekten komiksiniz ahmaklar

Askerleri nasıl küçümserdi bir savaşçı olsa belki bu sözleri ciddiye alınırdı ama o sadece yaşlı çökmüş biriydi. Merav ile askerler arasında duruyordu süvariler daha fazla beklemeyeceklerdi ortam gergindi atları adama doğru sürmeye başladılar adama yaklaştıkları sırada adamın sesi duyuldu ama ne olduğunu kimse anlamadı.Asasını askerlere doğru yöneltti ve büyük bir alev topları adamları vurdu.Atlılar alevler içinde çığlık atıyorlardı piyadelerden bir kaçı korkuya kapılıp kaçıyorlardı diğerleriyse oldukları yerde dona kalmışlardı bu adamın bir yolcu olabileceğini tahmin edememişlerdi bu onların canlarına mal oluyordu .Adam asasıyla piyadelere yöneldi bu sefer hiçbir şey söylememişti asasını hızlıca onlara doğru ittirdi ardından da gülmeye başladı askerler geriye doğru uçmuşlardır ilerdeki bir binaya çarpıp kaçmayı başaramayan nöbetçiler ölmüştü.

Adam askerlerin öldüğünden emin olduktan sonra Merav’a döndü ve yürümeye başladı korku içindeki genç adam kaçmak istiyordu ama kaçabileceği hiçbir yer yoktu sokağın sonuna kadar geri geri adımlar attı ve yolcuyu beklemeye başladı.Yolcu gerçekten yaşlıydı kıyafetleri yırtılmıştı hepsi eski ve tozluydu elindeki asasından güç alıyor gibiydi , Merav’a doğru yaklaştı.

-Bu askerler niye peşindeydi?
-Şeyy eee…

Başta yalan söylemeyi düşündü ardından da karşısındakinin bir yolcu olduğunu hatırladı yalan söylediğini anlayabilirdi bu yüzden başından geçenleri anlatmaya başladı.

-Ahh Ahmak imparatorun ahmak askerleri gittikçe sapıtıyorlar bu gidişte sonları kötü olacak.Kalacak bir yere ihtiyacım var evin yakın mı?
-Aslında epey uzak buradan oraya gitmemiz yaklaşık bir gün sürer .
-Güzel bu sürede biraz sohbet ederiz hadi yola çıkalım buralarda daha fazla kalmamalıyız onlar gelmeden gitmeliyiz.

Merav onların kim olduğunu düşündü ardından da yolcuların düşmanlarını hatırladı , yolcudan korkuyordu ama onunla gitmesi gerektiğini biliyordu. Onu kurtarmıştı hem artık bir kaçaktı burada kalırsa askerler onu yakalayabilirdi ve bu sefer zindan cezasından ağır bir şey gelecekti kellesini alacaklardı .Zar zor yutkundu “Hadi yola çıkalım” dedi.
İki adam yola koyuldular, geleceğin kendilerine neler getireceğini bilmeden.

Nysera – Elfler

Nysera – Elfler

Elf (Ay’ın Çocukları, Kara Ay’ın Çocukları)

Ay’ın Çocukları insanlara vücut yapıları olarak çok benzerler. Biraz daha narindirler, sakalları yoktur, kulakları uzundur. Belki de en barışçı ırktırlar. İlik Krallığının kuzeyindeki ormanda yaşarlar. Doğal yaşamla uyum içindedirler, yaşamlarını ormanın içinde ona zarar vermeden geçirebilen tek ırktırlar. Kendilerine Ay’ı sembol olarak görürler, bu yüzden ayın çocukları ismini almışlardır. Ay gibi beyaz ve sadedirler. Çok uzun yaşarlar, söylenemeyecek kadar uzun. Bu onlara verilmiş bir hediyedir.

Kara Ay’ın çocukları başlarda diğer kardeşleri gibiydiler fakat iblislerin elinden kaçamadıklarından onların yaptıkları büyüler sayesinde değiştiler. Normal elflerden farklı olarak onların tenleri beyaz değildir. Siyah, mor ve pembe tenli olabilirler. Kötüdürler her türlü işi yapabilirler cinayette ve hırsızlıkta ustadırlar. Çoğunluğu geçimlerini bu yollarla sağlarken bir kısmı diğer elfler gibi normal bir yaşamı tercih etmişlerdir. İblis Ülkesinin kuzeyindeki (imparatorluğun güneyi oluyor) ormanda yaşarlar. Bu grupta içinde kötülük barındırır ama biraz daha düzenli yaşayarak arzularını bastırırlar. Toplumda güçlü olanlar liderdir. Büyüye büyük önem verirler kara büyü üzerinde büyük çalışmaları vardır. Kardeşleri onlar için iyi dileklerde bulunuyor olsa da Kara Ay’ın çocukları diğerlerini hiç sevmez.

Nysera – Minatorlar

Nysera – Minatorlar

Minator (Güney Klanı)

Minatorlar için önemli olan tek bir şey vardır oda onurdur. Yaşamlarını onurlu bir şekilde geçirmeye çalışırlar. Bu iri yapılı canlıların savaşçı bir ırk olması doğaldır. Her hangi bir sorun yaşandığında sorunu çıkaran kişi rahatsız olanlar tarafından dövüşmeye çağırılır bu tür sorunların çözümü için arenalar vardır. Kurallar çerçevesinde iki dev dövüşür ve kazanan haklı olduğunu ilan eder. Savaşçı olmalarına karşın liderlerini bilge olan kişiler arasından seçerler, yaşlılara karşı büyük saygıları vardır. İri canlılar olmalarına karşın zeki varlıklardır, kötülük yapmaktan kendilerini alı koyarlar. Cüceler gibi totemleri yoktur. Onlar göğe seslenir, doğa ile birlikte yaşarlar. Geçimlerini hayvancılık ve ticaretle sağlarlar. Pek çok kaynağın ticaretinde söz sahibidirler. İblisler ve elfleri sevmezler.

Nysera – Ölümsüzler

Nysera – Ölümsüzler

Ölümsüzler (Nekropolis)

Büyük savaşı bitiren Kaos büyüsünün ardından meydanda ölen canlıların bir kısmı yeniden canlanmıştır. Başlarda şaşırıp kalan bu gurup daha sonra kendisine yaşayacak bir yer aramış ve Nekropolis şehrini kurmuştur. Irkın hangi sebeple ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte meleklerin ya da iblislerin bu işte parmağı olduğu düşünülmektedir.


Başlarında bir kraliçe vardır, kim olduğu veya nereden geldiği konusunda yazılı bir kaynak yoktur ama çok güçlü bir büyücü olduğu bilinmektedir. Ölümsüzlere ait tek bir şehir vardır bu şehre kraliçenin rızası olmadan kimse yaklaşamaz. Ölümsüzler ölümden önceki yaşamlarını hatırlarlar, besin kaynakları, yaşam süreleri konusunda pek bilgi bulunmamaktadır.

Nysera – Cüceler

Nysera – Cüceler

Cüceler(Kuzey Klanları)

Kuzey Dağlarında yaşayan cüceler Nysera daki en kısa ırktır boyları bir metre ile bir buçuk metre arasında değişir. Cüceler kendilerini beğenmiştirler, ceza olarak aldıkları sakalları ve kılları bunu değiştirmemiştir. Toplumsal yapıları Klanlar şeklindedir. Dağlarda birbirlerinden kopuk şekilde yaşayan birçok klan vardır. Her birinin farklı kuralları vardır ve bu kuralların hiçbiri yazılı değildir. Dışarıdan gelen birisi kurallara uyma konusunda zorluk çekebilir ama bu barbarlarda olduğu kadar sert karşılanmaz. Cüceler eğlencelidirler yemeyi, içmeyi, savaşmayı ve çalışmayı çok severler. Cesurdurlar kazdıkları madenlere girmeye insanlar cesaret edemezken onlar daha da derinlere inmektedir. Buldukları madenleri işleyerek diğer ırklara satarlar geçimlerini genellikle bu yolla sağladıklarından tarıma ve hayvancılığa fazla önem vermemişlerdir, onların işleri madenlerledir. Cücelerin inançları fazla güçlü olmamakla birlikte yaşadıkları köylerde tapındıkları totemler vardır bunların tanrıyı temsil ettiğini söylerler.

Dağlarda kendileriyle uyum için de yaşayan başka canlılarda bulmuşlardır Devler gibi fazla zeki olmayan bu canlılar cücelerle birlikte yaşarlar onlara işlerinde ve güvenliklerinde yardım ederler karşılığında da cüceler onlara yiyecek ve içecek verir. Bu iki grubun yan yana durması komik bir manzaraya yol açsa da kendileri için oldukça faydalıdır.

Nysera – İblisler

Nysera – İblisler

İblisler (Yıkımın Orduları)

İblisler ilk yaratılan ırklardandır. Yaratılırken kullanılanlar kötülükler ve çirkinlikler olduğundan kendileri yaratılışları gereği kötü ve çirkin olmuşlardır. Çirkin ama etkileyici, korkutucu, kötü ama zeki ve kurnazdırlar. Dünyaya yıkımı getirmişlerdir. Tüm ırkları esir etmiş hepsine hükmetmişlerdir ama diğer ırkların isyanı sonucu yapılan savaşla birlikte sayıları oldukça azaldı bu onları alt ırkları bulmaya yöneltti.

İblisler kötülüğün en saf halini yansıtırlar ölümü, vahşeti, tüm günahları, kanı çok severler. Yönetim efendinin elindedir onun dediği her şey yapılır ölüm emrini verdiği bir iblis kendini öldürmekten çekinmez. Kan ve etle beslenirler. Kanı büyüyle kurdukları nehirden sağlarken eti çiftliklerden sağlarlar. Geceleri görme yetenekleri vardır. Çok güçlü büyüler yapabilirler. Toplumun en önemli olayı her yıl iki ay birden gözüktüğünde yapılan kurban ayinidir. Güçlerini tazelemek için yapılan bu ayinde ele geçirdikleri her canlı kurban edilir.

Nysera – İnsanlar

Nysera – İnsanlar

İnsanlar (İmparatorluk,İlik Krallığı, Nekrilya, Kasidur, Barbarlar)

Nysera’da en çok nüfusa sahip olan ırk insanlardır. İradeliler içerisinde her bakımdan üstün konuma geçebilecek yetenekleri vardır. Barbarlar hariç genelde normal boyutlardadırlar. Çoğu şehirlere göç etmiştir şehirler birleşerek dört büyük devleti oluşturmuştur. Bu devletler terör topraklarının güneyinde dünyanın merkeziyle güneyinde yer alan İmparatorluk, İlik Krallığı, Nekrilya ve Kasidur dur.

İmparatorlukta halk çeşitlilik gösterir çeşit çeşit insanları burada bulmak mümkündür esmer kumral vb. Şehirlerde yaşayan halk tüccarlık, sanatçılık, işçilik ve memurluk yaparken şehir dışında yaşayan halk hayvancılık ve tarımla uğraşır. Yaşanılan sıkıntılardan sonra halkın yönetime etkisi azalmıştır ve toplum bir çöküntüye girmiş, kendini yoksun hissetmiştir.
Nekrilya halkı neşeli, çılgın, günü yaşayan kişilerden oluşmuştur. Genelde hepsi beyaz tenlidir. İçlerinden birçok ozan çıkmıştır. Müziği, dansı, eğlenmeyi çok severler. Tek kusurları çok çabuk kızabilecek olmalarıdır dansın ortasında yapacağınız yanlış bir hareket dayak yemenize sebep olabilir bu yüzden onlardan biri değilseniz dikkatli olmalısınızdır. Çılgınlıkları kızgınlıklarıyla birleştiğinde yıkıcı olabilirler.

İlik Krallığı imparatorluktan kopmuş bir devlettir. Halk imparatorluktaki yaşamlarının aynısını sürer aynı dili konuşur aynı toplum yapısını oluşturur. İmparatorluktan farkları standartlarıdır ülke krallık olmasına karşın demokrasiyle yönetilir kral sadece halkı bir arada tutan bir semboldür, fazla yetkisi olmamasına karşın büyük saygı görür. Demokrasi topluma huzuru getirmiştir. Yönetim güçlüdür yasalar burada en fazla önem gösterilen unsurdur sokaklarda yere tüküremezsiniz birine hakaret edemezsiniz hiçbir şey yapamazsınız, kurallar dışında .Bu bakımdan muhafazakar oldukları söylenebilir ama bu gelişmelerine engel değildir nitekim dünyadaki en yüksek teknolojiye sahip ülke İlik Krallığıdır.


Kasidur çöl halkından oluşmuştur. Büyük bir çoğunluğu siyah tenlidir. Bu ülken topraklarının az bir kısmı çöl olsa da halk zamanla kuzeye yönelmiş ve sınırlarını genişletmiştir. Halk özgürlüğüne çok düşkündür. Merkezi otorite etkisini sadece önemli ortak konularda gösterir bunların dışında etki aşiretlerindir. Gelenek ve göreneklere sımsıkı bağlıdırlar. Yazılı olmayan kurallar toplumu yönetir. Fazla gelişmiş bir toplum yapısı yoktur aile bağları çok kuvvetlidir bunun dışında başka bir şeyleri yoktur teknolojileri eskidir, kölelik vardır. Ticaret ve tarımla gelirlerini sağlarlar başkentleri hariç büyük bir kentleri de yoktur.

Barbarlar her hangi bir devletin bünyesinde değildirler. Normal insanlardan daha iridirler. Aralarında zeki olanlar olsa da genellikle sorunları savaşarak ve bağırarak çözerler güçlü olan kazanır ve zayıf olanın her şeyini kullanır. Köle ticareti, yağmalama, soygun ve cinayetle geçimlerini sağlarlar.

Theme: Elation by Kaira.
Cape Town, South Africa